Hayatın İçinde misin, Yoksa Kenardan mı İzliyorsun?
- Su EREM
- 19 Mar
- 4 dakikada okunur

Hayat, her an değişen, hareket eden, dönüşen bir akış… Tıpkı bir nehir gibi. Kimileri bu nehrin içinde cesurca yüzmeyi, dalgalarla dans etmeyi seçer. Kimileri ise kenara oturup sadece izler, sorgular, hayıflanır: “Neden ben değilim?”, “Neden hayat bana fırsatlar sunmuyor?”, “Neden her şey bu kadar zor?”
Gerçek şu ki, hayat kimseyi beklemiyor. Ne en doğru anı, ne de en mükemmel şartları. O, durmaksızın akıyor ve yalnızca içine girenler, akışa kapılanlar onun gerçek anlamını deneyimleyebiliyor.
Peki, sen neredesin? O büyük nehrin içinde mi, yoksa kenarda durup izleyenlerden misin?
Her gün uyandığında kendine şu soruyu soruyor musun: “Ben gerçekten yaşıyor muyum, yoksa sadece var mı oluyorum?”
Birçoğumuz için hayat, sonsuz bir bekleme odası gibi. Sıramızın gelmesini bekliyoruz. “Daha iyi şartlar oluşsun, daha çok param olsun, daha cesur hissedeyim…” diye bekliyoruz. Ama zaman, bizim bekleyişlerimizi umursamadan akıp gidiyor. Ve gün geliyor, geriye dönüp baktığımızda fark ediyoruz ki o ‘doğru zaman’ hiçbir zaman gelmemiş.
Belki de en büyük yanılgımız şu: Bir gün her şeyin mükemmel olacağını ve o zaman harekete geçeceğimizi sanıyoruz. Ama hayat, mükemmelliği bekleyenler için değil, eksiklikleriyle bile cesurca içine atlayanlar için anlam kazanıyor.
Sen Neredesin?
Şu anda, bu satırları okurken bile dur ve kendine bir bak. Hayatın içinde misin, yoksa bir kenardan izleyip iç geçiriyor musun?
Bir fikrin var ama onu hayata geçirmekten korkuyor musun?
Yeni bir şey denemek istiyorsun ama başarısız olacağından mı endişeleniyorsun?
Hayatında bir değişiklik yapmak istiyorsun ama alışkanlıklarının güvenli limanından çıkamıyor musun?
Bunları kendine sormak kolay değil, biliyorum. Ama hayat, sormaktan korktuğun soruların cevaplarını içinde saklıyor. Eğer kendine dürüst olursan, nerede durduğunu ve neden orada olduğunu fark edebilirsin.
Kenarda Bekleyenler ve Oyuna Dahil Olanlar
Hayatı tam anlamıyla yaşayanlarla, sadece izleyenler arasında büyük bir fark var.
Kenarda bekleyenler genellikle şunları yapar:
❌ Her zaman “Ama…” diye başlayan cümleler kurarlar: “Ama zamanım yok, ama cesaretim yok, ama henüz hazır değilim…”
❌ Sürekli geçmişi ve geleceği düşünürler ama anı yaşamazlar.
❌ Hayatın dış etkenlere bağlı olduğunu düşünürler: “Eğer şu kişi bana destek verseydi… Eğer şu fırsatı yakalasaydım…”
❌ Risk almazlar, çünkü güvenli alanlarından çıkmak onlara korkutucu gelir.
Ama oyuna dahil olanlar farklıdır:
✅ Denemekten korkmazlar. Başarısız olsalar bile öğrenirler.
✅ Anı yaşarlar. Sahip olduklarına odaklanıp, içlerindeki gücü keşfederler.
✅ Kendi güçlerini bilirler. Kimseye bağımlı olmadıklarını, kendi hayatlarının yaratıcısı olduklarını fark ederler.
✅ Bahaneler değil, çözümler üretirler. Hayatlarında değişim istediklerinde, bahaneye değil harekete yönelirler.
Sen hangi taraftasın?
Hayatın İçine Girmenin Zamanı Gelmedi mi?
Artık hayatı sadece izlemekten vazgeçme zamanı. “Bir gün yapacağım” dediğin şeyler için neden o gün bugünden başlamasın? İşte seni harekete geçirecek birkaç öneri:
1. Küçük de Olsa Bir Adım At. Büyük değişimler, küçük adımlarla başlar. Eğer hayatında bir değişiklik istiyorsan, hemen şimdi o değişimi başlatacak küçük bir şey yap. Bir kursa mı yazılmak istiyorsun? Hemen araştır. Hayalini kurduğun projeye mi başlamak istiyorsun? Bir taslak hazırla. Küçük de olsa bir adım, seni yola çıkmaya zorlayacaktır.
2. Korkularınla Yüzleş. Korkular seni kontrol ettiği sürece, hayatın içinde yer almak zor olacaktır. Kendine şu soruyu sor: “En kötü ne olabilir?” Çoğu zaman, korkularımız gerçek olduğunda bile düşündüğümüz kadar kötü değildir. Ama o korkuya teslim olup hiç denemediğimizde, hayatı kaçırırız.
3. Beklemeyi Bırak. Mükemmel anı beklemeye devam edersen, yıllar geçip gidecek. Şu anda, sahip olduğun tüm imkanlarla harekete geçebilirsin. Belki her şey istediğin gibi değil ama unutma: Başlayanlar yolunu bulur.
4. Hayatının Sorumluluğunu Al. Sürekli dış etkenleri suçlayarak bir yere varamazsın. Evet, şartlar bazen zor olabilir. Ama unutma ki, her zaman bir seçim hakkın var. Olanlara nasıl tepki vereceğin ve hayatını nasıl yönlendireceğin senin elinde.
5. Kendine Şunu Sor: ‘Hayatımın Sonuna Geldiğimde, Ne Hatırlamak İsterim?’ Bir gün geriye dönüp baktığında, pişmanlık mı hissetmek istersin, yoksa “İyi ki denedim” diyerek mi gülümsemek? Hayatın içinde olmak, risk almak ve bazen başarısız olmak demektir. Ama en azından “Keşke” demek yerine “Denedim” diyebilmek, hayatın en büyük hediyesidir.
Kenarda Beklemenin Bedeli
Hayatı izlemek bazen güvenli gelir. Çünkü suya girmediğinde ıslanmazsın, düşmezsin, çırpınmazsın. Ama bir yandan da o suyun serinliğini, akışın verdiği heyecanı, içinde sakladığı keşifleri de deneyimleyemezsin.
Bir köşede oturup izlemek, zamanla ruhunu sessizce kurutan bir alışkanlığa dönüşebilir. Başkalarının cesaretle ilerlediğini, risk aldığını, bazen düştüğünü ama sonra daha güçlü kalktığını görürsün. İçinde bir ses “Ben de yapabilirim” der, ama hemen ardından başka bir ses devreye girer: “Ya başarısız olursam?”, “Ya beni yargılarlarsa?”, “Ya her şey kötüye giderse?”
Ve işte tam da burada, hayatını izleyen mi yoksa içinde yaşayan biri mi olduğun belli olur.
Hayatın İçine Girmeni Engelleyen Bahaneler; Birçok insan hayatı tam anlamıyla yaşamaktan kaçınır, çünkü kendini engelleyen güçlü bahanelere sahiptir. Peki, senin bahanen hangisi?
“Daha hazır değilim.” Oysa ki kimse tam anlamıyla hazır olmaz. Hayat, yaşarken öğrenilir. Yaparak, deneyerek, bazen yanlış yola saparak ama her seferinde daha fazla fark ederek.
“Mükemmel anı bekliyorum.” Kusura bakma ama o an hiç gelmeyecek. En doğru zaman, başladığın andır. Zamanın geçmesini izlemek yerine, geçerken içinde olmak gerek.
“Başkaları ne der?” Hayatını başkalarının onayına göre mi yaşayacaksın? Seni eleştirecek olanlar zaten orada olacak, ama sen gerçekten yaşadığında, ilham aldıklarını da göreceksin.
“Ya başarısız olursam?” Başarısızlık, yanlış bir durak değil, yolun bir parçası. Hata yapmadan nasıl büyüyebilirsin? Düşmeden yürümeyi öğrenen var mı?
Bahanelerin seni hayatta tutan şeyler gibi görünse de aslında seni zincire vuran, seni olduğun yerde sabitleyen görünmez iplerdir.
Hayata Dahil Olmak Ne Demek? Hayatın içinde olmak, sadece büyük adımlar atmak, çılgınca riskler almak demek değildir. Bazen küçük ama anlamlı seçimlerdir seni içine çeken.
İşte birkaç örnek:
Bir gün değil, bugün başlamak.
Hata yapmaktan korkmamak, aksine hatalarla öğrenmek.
Sürekli “keşke” diyerek geçmişe bakmak yerine, şu an ne yapabileceğini fark etmek.
Kendini keşfetmek için zaman ayırmak, iç sesini dinlemek, ona güvenmek.
Başkalarının beklentilerine göre değil, kendi ruhunun çağrısına göre yaşamak.
Hayat, içinde olduğunda hissettiren bir şeydir. Bir kitabı sadece okumakla yetinmek yerine, o kitabın içinde bir karakter olmak gibi… Peki, sen hangi hikâyenin içinde olmayı seçiyorsun?
Şimdi Ne Yapacaksın?
Bu yazıyı okuduktan sonra, hayatının içinde olmak için ne yapacaksın?
Küçük bir adım mı atacaksın?
Bir korkunla yüzleşmeye mi karar vereceksin?
Ertelediğin bir şeyi yapmaya mı başlayacaksın?
İlk Adımı Atmak İçin Birkaç Soru; Kendine şu soruları sorarak başlayabilirsin:
Bugün hayatımı yaşamak için ne yapabilirim?
Kendimi kenarda tutan en büyük korkum ne? Onunla yüzleşmeye hazır mıyım?
Ertelediğim en büyük hayalim ne? Küçük bir adımla bile olsa ona yaklaşmak için ne yapabilirim?
Bugün bir şeyleri değiştirmezsem, bir yıl sonra kendimi nasıl hissedeceğim?
Seçim Senin… Ama Unutma, Hayat Beklemiyor!
Bugün, bu satırları okurken bir seçim yapabilirsin:
Hayatı kenardan izlemeye devam mı edeceksin?
Yoksa, korkularına rağmen o suya adım atacak mısın?
Kendine şu an söz ver: Harekete geçeceğim. Çünkü hayat benim için akıyor, ben de onun içinde olmayı seçiyorum.
Ne yaparsan yap, unutma: Hayat, seni beklemiyor. Eğer ona dahil olmazsan, bir gün keşke demek zorunda kalabilirsin.
Bugün, hayatın içinde olmaya bir adım atmaya ne dersin?
Şimdi sahne senin!
Σχόλια